Hüseyin Duygu yazdı: Çukuryurt Köyü

Hüseyin Duygu yazdı: Çukuryurt Köyü
Yayınlama: 18.01.2016
Düzenleme: 21.08.2023 16:28
A+
A-

“Çukuryurt’ta hala sabahlar ve akşamlar güzel olur ve her hanenin insanı güneş ufuktan doğarken yaşama dört elle sarılır. Acılar, ezgilerde olsa kendi yaşamlarında, yaşamayı bırakmadan aydınlık günler için bıkmadan mücadele verirler. Bir asma dalının ucundaki yemyeşil yaprak gibi iyimserdirler.”

Hüseyin Duygu – Çukuryurt Köyü
Sabahları güzeldir Çukuryurt’un. Aynı filmlerdeki gibi, güneş ufuktan doğar horozların ötüşünden sonra. Sabah olur geceler Çukuryurt’ta. Mavi göğün içinden yavaşça kendini gösteren güneş, hayata neşe katar, sanki her sabah köyde yaşayanlara ‘Haydi işinizin başına’ der.

Ben kimi zaman çeşitli ülkeleri dolaşır, işime bakarım. Kimi zaman da anılarımı dolaşırım, düşüncelerimi yoklarım ve bir yazıyı kaleme alırım. Nedense bugün doğup, büyüdüğüm köy geldi aklıma, Çukuryurt.

Konu ben değil, anlatmak istediğim 1960 yıllarda çocukluğumu yaşadığım köy, Tekirdağ-Saray’ın yeni mahallerinden Çukuryurt. Çocukluğumda doğumlar evde yapılırdı, üstelik evlerde ne elektrik ne de su vardı. Dört mevsimin de çok belirgin olduğu bu köyde bebek ölümleri çok sık olurdu. Doğuran analar aydınlık için direnen insanlardı bizim için. Atalarımız buraya, Ergene Nehri’nin kıyısına Bulgaristan’dan 1880’li yıllarda gelmişler. Göç sırasında yollarda ölüler vermişler, kendilerine yeni yuva yapana kadar çok çile çekmişler.

Atatürk’le beraber aynı cephede savaşmışlar, şehit vermişler. Seferberlik günlerinde toprağı karasabanla işleyecek delikanlı kalmamış Çukuryurt’ta. Susuz kalmışlar, toprağını işlemekte güçlük çekmişler. İkinci Dünya savaşı sıralarında çaya şeker bulamamışlar, kahvenin adını bile unutmuşlar, sofradan doymadan kalkmışlar. Borç sözcüğünü çirkin bulmuşlar. Hepsi tanımıştı sofradaki yoksulluğu, ama utanmazlarmış evlerine konuklar geldiğinde. Neyi varsa paylaşırlarmış konuklarıyla.

Zamanla pancar, pirinç, ayçiçeği ve buğday yetiştirmeye başlamışlar. Babamın kahvehanesinde sabahleyin bugün pancar işi var, çapa çıktı, ayçiçeği seyreltme var diyenlere, yevmiye ne kadar diye soranların çok sayıda olduğuna tanık oluştum. Çapaya ben de gitmiştim, sabah altıda çoluk çocuk işbaşı yapanlar vardı. Çalışırdı Çukuryurtlular, çalışmaktan yılmazlardı. Sabah dörtte inek arabalarınla yola koyulurduk soğan, ekmek ve yumurtayla. Sabah altıda tarlada olurduk. İki saat yol çok uzun gelirdi bana. Akşam olunca yine koyulurduk yollara, işte böyle işlerdik biz toprağı. Bereketli topraklara tohum atardık.

Anımsayanlar vardır. Evler kerpiçtendi, üfürsen yıkılacak gibiydi. Bu evlerin önünde çocuklar oynardı. O, kerpiçten bir insan boyu olan evlerin içi tertemizdi. Duvarlarında dantel işlemeli çantaların içinde Kuran vardı. Bir çiviye asılı, yılın her günü için üzerinde bir yaprak bulunduran, her yaprağında yemek tarifi, o gün doğan çocuklara konması gereken isimler gibi faydalı bilgilerin yanı sıra çok eğlenceli fıkralara, eğitici özlü sözlere yer veren, üzerinde saat resmi olan Maarif Takvimi de vardı her evde. Takvim yapraklarının arka sayfalarında manileri okurduk.
‘Oda yandı
yer yandı
söndüreyim dedim
su da yandı!’

Analar, kızlar bahçedeki fırında ekmek pişirirdi. Sonra hep birlikte yerdik ailece. Garipseniz, her kapıdan bir baş uzanır, sizi bir somun ekmek yemeğe çağırırdı. Çukuryurtlular iyi bilirdi açlığın ne olduğunu.

Çukuryurt artık Saray’ın bir mahallesi. Toprağı hala işlerler ve aynı zamanda fabrikalarda da çalışırlar. Kimilerinin çok süt veren hayvanları da var. At sırtında gelip Çukuryurt’u kuran bu yoksul köylülerin torunları artık modern Türkiye’nin bir parçası oldular. Öğretmenler, ziraat teknisyenleri, makine ustaları, albaylık rütbesine kadar yükselen subaylar, önemli iş adamları, yöneticiler, büro elemanları, politikacılar, yazarlar yetişti Çukuryurt’ta. Eğitimin ve bilimin önemini kavrayıp çocuklarını kendi olanaklarını azami zorlayıp yetiştirdiler. Dünyanın dört bir yanını gezen genç kuşağı var artık Çukuryurt’un.

Eğer vaktiniz olur da bir gün yolunuz Çukuryurt’a düşerse, hala Çukuryurt’ta horozların öttüğüne, köpeklerin havladığına, tavukların eşelendiğine şahit olacaksınız. Çukuryurt’ta hala sabahlar ve akşamlar güzel olur ve her hanenin insanı güneş ufuktan doğarken yaşama dört elle sarılır. Acılar, ezgilerde olsa kendi yaşamlarında, yaşamayı bırakmadan aydınlık günler için bıkmadan mücadele verirler. Bir asma dalının ucundaki yemyeşil yaprak gibi iyimserdirler.

Evet, Çukuryurt’ta sabahlar iyi olur, hala geceler sabaha dönüşür ve ufuktan doğan güneş, masmavi gökyüzü güç verir onlara. Karanlığa boğulmayan bir irade vardır Çukuryurt’ta. Uzat ellerini, yalnız değiliz derler bizimkiler!

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Saray Haber