Ülkemizde çok uluslu şirketler acımasız bir şekilde yurdumuzun bütün doğal yerüstü ve yeraltı zenginliklerini yok etmektedir. Sadece bununla kalmayıp tarihimizi, kültürel ve doğal varlıklarımızın kaybolmasına havamızın, suyumuzun, toprağımızın kirlenmesine de yol açmaktadırlar. Çok uluslu şirketlerin en az iki ve üç ülkede üretim ve hizmet şirketleri vardır. Bazı büyük çok uluslu şirketlerin bütçeleri birçok küçük ülkelerin bütçelerinden büyüktür. Dünyanın en büyük 100 ekonomisinde 51’i çok uluslu şirketlerdir. İkinci dünya savaşı sonrasının bir ürünü olan çok uluslu şirketlerin başını çeken Amerikan şirketleridir ardından Batı Avrupa ülkeleri izlemiştir. Şu an itibariyle çok uluslu şirketler Trakya’nın üzerine bir kara bulut gibi çökmüşlerdir.
Anayasanın 169’uncu maddesi “Devlet, Ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır” hükmüne rağmen ülkemizde 550 bin hektarlık orman arazisi maden şirketleri tarafından yok edilmiştir. Tarımın beşiği olan güzelim Trakya son 25 yıldır büyük bir hızla talan edilmektedir. Trakya’nın ortasından geçen ve tarım topraklarının sulandığı Ergene Nehri ve onun kolları artık maalesef bereket yerine zehir saçmaktadır. Bu nedenle Trakya’da tarım ve hayvancılık her gün biraz daha yok olmaktadır. Trakya adeta elbirliği edilmişçesine adım adım yok edilirken iklim krizi canlı türlerini tehdit ederken doğada ki biyolojik çeşitlilik kaybı hızlı bir şekilde ilerliyor. Trakya’nın yok edilmesini izleyen yetkililerin vurdumduymaz tavırları, sanki bu durumdan sadece biz etkileneceğiz gibi davranmalarına anlam veremiyorum.
Hükümet tarafından yapılması planlanan Ergene Nehri için” Eylem Planı” maalesef bu güne kadar uygulanmadı. Bu eylem planıyla hem Marmara hem Ergene Nehri kurtulacaktı. Ogün bu gündür Ergene Nehri’nin suyu siyah akmaya devam ederken çevreye yaydığı pis kokularda hava kirliliği oluşturmaktadır. 2019 yılında Ergene Nehrinde balık tutulması sözü verilirken şu an gördüğümüz kadarıyla balık tutmak hayal gibi gözüküyor. Ergene Nehri Trakya bölgesinde 194 kilometre uzunluğu olan 16 ana kolu ve onlarca dereleriyle ekolojiler coğrafyası Trakya tarımın atardamarı Ergene Nehri maalesef ülkemizde akarsu kirliliğinin sembolü haline gelmiştir. Tekirdağ Milletvekillerinin acilen bir eylem planı gerçekleştirmeleri gerektiğini, Ergene Nehri’nin kirliliği 700 bin dekar araziyi etkilediğini bilmeleri gerekmektedir. Ergene Nehri’nin kirliliği Çorlu’yu, Çerkezköy’ü Büyükkarıştıran’ı Muratlı’yı ve Lüleburgaz’ı ciddi anlamda tehdit etmeye devam etmektedir.
Yüksek Şehir Plancısı Seda Elhan; “Havzada ki endüstri kuruluşlarının arıtılmış veya arıtılmamış atık suları, noktasal kaynak halinde Ergene Nehri’ne veriliyor. Tarım alanlarından oluşan atık sular ve havza sınırları içinde yer alan irili ufaklı yerleşim merkezlerinin evsel atık suları da doğrudan veya dolaylı olarak Ergene Nehri’ne deşarj ediliyor. Geçmişte yer altı suyu ve yüzeysel sular bakımından zengin bir bölge olan Ergene Havzasında ki sular evsel, endüstriyel ve tarımsal kirlilik nedenleriyle kirlenmeye maruz kalmıştır” diyerek Ergene Nehri’nin ve havzasının nasıl yok edildiğine dikkat çekmiştir.
Ergene Nehri’nin suyunun siyah akması tek sorun değil. Zaman zaman aşırı yağışlar nedeniyle taşkınlar olduğunda bu taşkınların yüzünden verimli tarım arazileri zehirlenmektedir. Çiftçiler bu durumdan şikayetçi olurken hayvan besicileri de şikayetçi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sürekli denetimler yapılıyor. Bu denetimlerle birlikte fabrikalara para cezaları kesilse de Ergene Nehri’nin kirlenmesine engel olmuyor. Trakya Çevre Platformu Sözcüsü Avukat Bülent Kaçar; “Ergene Nehri’nin kirliliğiyle bölgeyi ve tarım arazilerini tahrip etmeye devam ettiğini, Nehir suyunda yapılan analiz sonucu şu an siyanür dünyanın en tehlikeli ağır metali olan Kadmiyum, Kurşun, Bakır, Demir azotlu akması nedeniyle kanalizasyon suyu haline gelmiş durumda. Ergene Nehrin de ki akan zehirli su, Ege Denizine çıkarak bütün Trakya’yı baştanbaşa zehirlemeye devam ediyor” dedi.