Öztrak: “Çorap değiştirmek yetmez, ayaklar kokuyor”

Öztrak: “Çorap değiştirmek yetmez, ayaklar kokuyor”
Yayınlama: 17.11.2020
A+
A-

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde MYK sürerken düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, düzenlediği toplantıda şu ifadeleri kullandı:
ÇORAP DEĞİŞTİRMEK YETMEZ, AYAKLAR KOKUYOR
İki yıldır vatandaşın cebini boşaltıp, yandaşların cebini dolduran, 9 tane saraya sığamayan, en son milletin 120 milyar dolarını faiz lobilerine ucuz ucuz peşkeş çeken Erdoğan, şimdi, damadını hal’ edip, “Ekonomide seferberlik” deyince, işsize, esnafa, KOBİ’lere, çiftçilere, emeklilere yaşattıklarını unutmamızı mı bekliyor? Yani buna âlemi kör, herkesi de sersem mi sanıyorsun denir. “Bu beden bu gömleğe sığmıyor” deyip tek adam vesayet rejimini kurmak için ülkeyi her türlü badirenin içine atmaktan çekinmeyen, sonra da; “Ekonominin sorumlusu benim, ben, Tayyip Erdoğan” diyen kim? Seçimlerden önce “Verin bu kardeşinize yetkiyi, enflasyonla, şununla, bununla nasıl uğraşılır görün” diyen kim? Erdoğan… Enflasyonla, faizle, dolarla nasıl uğraştıklarını gördük… Aslında Hatay’da bir vatandaşımız çok güzel ifade etti: “Çorap değiştirmek yetmez, ayaklar kokuyor.” Evet…  Bu ayaklar koktu… Artık çorap falan değiştirerek bu iş olmaz. Otobüsü şarampole deviren kaptan, suçu muavine atarak sorumluluktan kaçamaz. Bu sefer de; “Damadım beni aldatmış, Allah ve milletim affetsin” diyerek bu işi bitiremez.
GİTMESİ GEREKEN SADECE DAMAT DEĞİL, SARAYIN KİBİRLİ BAŞI
Çok açık söylüyorum. Gitmesi gereken, sadece saray sosyetesinin damadı değil; Saray sosyetesinin kibirli başı. Yardımcı pilotları değiştireceksiniz, muhalefet olarak bizim söylediklerimizi dilinize dolayacaksınız ve bu milletin güvenini geri getiririz zannedeceksiniz. Milletimiz uçağın aynı metal yorgunu uçak, kaptanın da milleti unutan, sesini duymayan kaptan olduğunu görüyor. Bu kaptan daha yakın zamanda “ekonomi pik yapıyor” demedi mi? Dedi. Yine birkaç gün önce, partisinin Genel Başkanvekili, “Türkiye’nin önlenemeyen yükselişi başladı” diye konuştu mu? Konuştu. Aynen Nasreddin Hoca fıkrasındaki gibi, Adama sormazlar mı? Eğer bu ekonomi iyiyse, Millet neden bu acı ilacı içiyor? Yok, eğer bu ekonomi kötüyse, hala neden yükseliş yalanları söylüyorsunuz?
FEDAKARLIK SARAYLARDAN BAŞLAMALI
Size ve sosyetenize, Ankara’da 1.150 odalı Saray, Marmaris Okluk’ta yazlık saray, Ahlat Van Gölü’nde “mütevazi” dedikleri Saray dahil ve de TBMM’ye ait Saraylar olmak üzere 9 tane Saray, biri Boeing 747 olmak üzere 15 uçaklık, uçan saray, binlerce makam aracı, Saray gibi bir otobüs, Saray efradına üçer, beşer maaşlar… Millete ise; acı reçete, top-kek ve kafalarına atılan çaylar… Oh ne güzel memleket! Kalın harflerle söylüyoruz: Acı ilaç içilecekse önce siz içeceksiniz. Bir fedakârlık yapılacaksa, önce Beştepe’deki 1,5 milyar liralık sarayınızdan, sayıları 15’i aşan uçak filolarınızdan, 50 bin dolarlık çantalarınızdan vazgeçeceksiniz. Siz bunları yapmadan; ücretsiz izine çıkardığınız ve “Günde 39 TL’yle yaşa” dediğiniz işçiden, açlık sınırının altında maaş verdiğiniz asgari ücretliden, kirasını ödedikten sonra elinde kalan üç kuruş paraya baka kalan, torununa bayramda harçlık veremeyen emekliden, kapısının altından 1 TL’yi siftah parası diye atıp alay ettiğiniz esnaflardan, askıda ekmeğe mahkûm ettiğiniz tüm milletimizden, hayat pahalılığı ile işsizlik arasında ezilen vatandaşımızdan, fedakârlık beklemeyeceksiniz. Bunu yaparlar mı? Ne gezer…
DOKUZ SARAYLI ERDOĞAN, ŞİMDİ KIBRIS’I GÖZÜNE KESTİRDİ
9 saraylı Erdoğan’a, kendi sarayları az geldi, şimdi Kıbrıs’ı gözüne kestirdi. Kıbrıs’ta 5 dönüm üzerine makam inşa edecekmiş. Makamdan anladığı da saray inşa etmek… Huylu huyundan tabi ki vazgeçmiyor. Bir de Kıbrıs’a giderken, dokuz saraylı Erdoğan Sarayın bekçisiyle aynı uçağa da binmemiş ikisine de ayrı ayrı uçaklar tahsis edilmiş. Bakanların ve korumaların kullandığı uçaklar da cabası. Bu nasıl bir israftır? Bu nasıl bir debdebedir? Yaşadığınız debdebe, yaptığınız israflar milletin belini büküyor. Grup Başkan Vekillerimiz Meclis’e “Kamuda İsrafın Araştırılması” için bir önerge verdi. Var mısınız bunu araştırmaya? Cesaretiniz varsa buna vekilleriniz “evet” desin. Ama hiç sanmam. Sarayın kibirlisinde bu zihniyet olduğu müddetçe, milletimiz daha çok acı ilaç içer. Daha çok acı reçetelerle karşılaşır.
YA KIRK KATIR YA KIRK SATIR
Bu arada millete ilk acı ilacı içirmeye başladılar bile… Merkez Bankasının ortalama fonlama maliyeti yüzde 14,5’i geçti. Tabeladaki faiz yüzde 10,25. Gerçekleşen faiz 14,55. Erdoğan şimdi çıkmış, “Faizlerin en az enflasyon seviyesinde tutulma zorunluluğu bizi zora sokuyor” diye sızlanıyor. Ama faiz lobilerine de bu haftaki Merkez Bankası toplantısında faizin en az 400 baz puan artırılacağı fısıldanıyor onlara gel gel yapılıyor. Yine, COVID-19 aşısının bulunması nedeniyle, Dünyada yaşanan ralliyi bile istismar ediyorlar. Türk Lirası’nda birkaç gündür yaşanan hızlı değerlenmeyi “Yeni yönetime duyulan güvendir” diye seyrediyorlar. Bu arada üretici, ithalatçı, ihracatçı fiyat veremiyormuş, işler durmuş ne gam… Önemli olan kendilerini parlatmak… Öyle görünüyor ki, faiz baronlarının istedikleri faizi tıpış tıpış verecekler. Bari bu dönemde, Merkez Bankası’nın rezervlerini güçlendirsinler. Kerameti kendinden menkul “Faiz sebep, enflasyon sonuç” teorileriyle milleti faiz ile döviz arasına sıkıştırdılar. Faiz artsa ekonomi yavaşlayacak. 10 milyonu aşan işsizler ordusuna yeni işsizler eklenecek. Artmasa ya da yine dolambaçlı yollara sapıp, Merkez Bankasının, Sarayın talimatıyla arka kapıdan faizlerin oynamasına göz yumarlarsa bu kez bütün beklentiler tersine dönecek. Döviz yeniden şaha kalkacak, defada paramız pul olacak… Yani millete yine “Kırk satır mı? Kırk katır mı?” diyorlar.
YÜK YİNE ESNAFIN SIRTINA KALIYOR
Devlet krizi ve ekonomik bunalımın yanı sıra, Koronavirüs salgını da milletimizin yaşadığı buhranı derinleştiriyor. Salgının başından bu yana hastalanan yurttaşlarımızın sayısı 414 bini geçti. 11 bin 507 yurttaşımız ise yaşamını yitirdi. Ama bunlar resmi rakamlar. Bu resmi rakamların gerçekleri yansıtmadığını, işlerin daha kötü olduğunu artık herkes biliyor. Vaka ile hastayı birbirine karıştırıp, milletten gerçekleri sakladılar. Kendilerini yalancı çoban durumuna düşürdüler, itibarlarını yitirdiler. Sadece İstanbul’da, bulaşıcı hastalık nedeniyle vefat edenlerin sayısının, Türkiye genelinde ilan edilenin neredeyse iki katı olduğunu gördük. Bu arada milleti yine canı ile sağlığı arasında tercihe zorluyorlar. Hala parça parça işler yapıyorlar. Bir bütünlük yok. 65 yaş üzerindeki vatandaşlarımıza yasaklar yeniden geliyor. Eğlence mekânları ve restoranlar Saat 10.00’dan sonra kapatılıyor. Peki, devlet kararıyla kapatılan bu işletmelerin ciro kayıplarını nasıl telafi edeceksiniz, ediyor musunuz? Hayır tabi ki etmiyorlar. Yük yine zavallı esnafın sırtında kalıyor.
ÖLEN ÖLÜR, KALAN SAĞLAR BİZİMDİR
Kısa süreli sert tedbirler yerine, parça parça karar alınması hakkında Bilim Kurulu ne diyor merak ediyoruz. Ama Bilim Kurulu kayıplara karıştı, Bilim Kurulu olmaktan çıktı. Söylediği dinlenmeyen bilim insanı, o Kurul’da vitrin süsü olarak kalmamalı. Milletimiz salgın karşısında maalesef yine kaderine terk edildi. Vatandaşlarımız test peşinde koşturuyorlar. Görünen o ki hükümet, “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” politikasına, sürü bağışıklığı stratejisine geçti. Ama hep diyoruz… Millet ne yaptığınızı görüyor, notunuzu veriyor, her gün biraz daha ağırlaştırdığınız sırtındaki yükten kurtulmak için, önüne gelecek ilk sandıkta, sizleri evlerinize göndermek için sabırsızlıkla gün sayıyor.”

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Saray Haber